Kitap Adı:
Küçük Prens (Le Petit Prince)
Çeviri:
Cemal Süreya&Tomris Uyar
Yayın Evi:
Can Çocuk Yayınları
Sayfa
Sayısı: 112
Konusu:
Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için biraz uzaklaşmaya karar veren Küçük Prens, yolculuğu sırasında uğradığı Dünya gezegeninde Sahra Çölünde bir Pilot ile karşılaşır. Ondan kendisine bir koyun çizmesini ister. Bizler de Küçük Prens'in neden sürekli sorular sorduğunu, onun çiçeğiyle neden anlaşamadığını ve diğer ziyaret ettiği gezengelerde karşılaştığı kişilerden neler öğrendiğini Pilot'un yani Antoine de Saint-Exupéry'in anlatımıyla okuruz.
''Lütfen...
Bana bir koyun çizin.''
Antoine de Saint-Exupéry hakkında:
Fransız vatandaşıdır. Aristokrat bir ailenin mensubu
olan Saint-Exupéry, beş kardeşin üçüncüsüydü. 12 yaşlarında tanıştığı
uçaklar sayesinde bir Pilot olmak istese de annesini kırmak istemediğinden 19
yaşında bir mimarlık fakültesini okudu. Ailesinin isteğiyle ticarete atıldı
fakat başarısız oldu. Bu noktadan sonra yazmaya başladı. 1926 yılında yeniden
Pilot olup, uçmaya başladı. Sırasıyla Güney Postası, Gece Uçuşu adlı bir
kitaplarını çıkardı. 35 yaşında iken uçağının arıza yapması sebebiyle Tunus'ta
Sahra Çölüne zorunlu iniş yapmış, kaybolmuş ve 4 gün sonra bir Bedevi
tarafından bulunmuştur. Küçük Prens'in yaratılışı da yazarın bu dört günlük
macerasına dayanmaktadır. Ülkesinin işgal altındaki durumuna dayanmayarak ABD
ordusuna katıldı ve yüzbaşı rütbesiyle Kuzey Afrika'ya gitti. 31 Temmuz
1944'te, Marsilya açıklarındayken uçağı vuruldu ve denize düştü. Yazara ait
bilekliği 1998 yılında bir balıkçı buldu ve 2004 yılında yapılan
aramalar sonucu uçağın enkazına ulaşıldı. Yazarın ölümünden 65 yıl sonra
bir Alman pilotu olan Hors Rippert şöyle bir itirafta bulunuyor. ''İçinde kimin
olduğunu bilseydim ateş etmezdim.'' Böyle bir itiraf olmasına rağmen
araştırmacılar uçağın enkazında herhangi bir mermi izine de rastlayamadıkları
için intihar olabileceğinin de altını çizmişler. Belki de yazar, Küçük Prens'in
yanına gitmiştir, ne dersiniz?
Yorumum:
Küçük Prens'i yorumlamak gerçekten çok zor. Ama ben kendimi dizginlemek zorunda hissetmeden içimden geleni yazmak istiyorum. Yazar Saint-Exupéry, bu kitabı tamamladığında yaklaşık 1000 sayfalık bir
kitap olması ve yayınevinin itirazı sonrasında kitabı kısaltmak için nasıl
zorlandığını ifade eden cümleleri kitaba dair merakımı daha çok
uyandırdı.
''Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey
kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında
ulaşılır.''
1000 sayfalık bir Küçük Prens hikayesini okumak
doyumsuz olurdu. Şimdiki 98 sayfalık haliyle bile çocuk kitabı kategorisinde
olmasına rağmen yetişkinlerin daha çok okuması hikayeyi daha anlamlı kılıyor.
Küçük Prens'in hikayesi yetişkinlere yönelik eleştirisini açıkça belli ediyor.
Çünkü küçükken bu kitabı okuduğumda eminim benim için sıradan bir hikayeydi.
Vermeye çalıştığı mesajı muhtemelen kavrayamadım. Kitabı az önce bitirdiğimde
ise aslında bu kitabın bir yılda bir kaç defa okunması gerektiğini anlamamı
sağladı. Hatta inanıyorum ki her okuyuşta hikayenin derinliği sizi daha çok
içine çekecek ve daha fazla anlamlar katacak. Kimi ne göre abartı, kimi ne göre
başucu kitabı. Benim için anlamı büyük, korunması gereken değerlerden.
“Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam 6 yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra…” Saint-Exupéry
Bu hikayeyi ortaokul zamanlarında okuduğumda konunun
içeriğini gözle göremediğim aşikar. Hissederek okuduğumda ve yazarla ilgili
kendimce aklımda kurduğum teorileri şekillendirdiğim de hikayenin mayasını
yüreğimle gördüm. Aslında Küçük Prens'in yazarın ta kendisi olduğunu
düşünüyorum. Eminim birçok kişi düşünmüştür bunu. Teorimde de yazar Sahra Çölüne
düştüğünde serap görüyor ve aslında gördüğü Küçük Prens, kendi küçüklüğünden
meraklı, öğrenme tutkusu ve eleştirirken anlamaya çalışan ancak büyükler yüzünden susturulmuş bir parçası.
Yetişkinleri anlamak gerçekten çok zor dediğinde bile çocukluğa duyulan bir
özlem, yetişkinlere yöneltilen bir eleştiri var. Başka bir teorim ise, Küçük Prens'in yazarın küçük yaşta kaybettiği kardeşi Françio olması yönünde. Onun ani kaybı yazarı ve ailesini derinden sarsmış. Bir teori olmasa da ben 6 yıldır arı kaldıktan sonra bu anılara hem resimlere hem yazılara döken Saint-Exupéry'e inanarak onun gerçekten var olduğuna inanıyorum. Hikayeyi bitirdiğimde herkes gibi pozitif
düşünemedim bir türlü. Yılan, Küçük Prens'i gerçekten gülünün yanına mı
gönderdi yoksa Küçük Prens tam da orada çocukluğunu mu yitirdi? Küçük Prens
korkuyorum dedi. Benim korkum ise o andan sonra ölüm kokusunu sezdiğim...
Böylesine güzel bir hikayeden bu tarz bir hazin sonu kafamda nasıl kurdum
bilmiyorum. Saint-Exupéry'in izlediği bir belgesel sonrası boa
yılanlarının bir fili tek seferde yutması ve sindirmek için 6 ay uykuya dalmaları
gerektiğini öğrendikten sonra yetişkinlere çizdiği resmi gösterip, her
defasında aynı cevabı almaktan sıkıldığını da en başta belirtiyor. Burada da
aslında bahsettiği şey büyüklerin gördüğünü ayrıntısına girmeden olduğu gibi
bir bakışta yorumlaması, üzerinde hiç düşünme çabasına girmemesi konu ediniyor.
Bakmaya değil, görmeye çalışmak önemli olan. Ve büyüklerin her şeyi rakamla
yorumlayıp, rakama göre değer biçtiğini yazmış. Çünkü yetişkinlerin aklına
değer, mutluluk, huzur gibi kelimeler gelince ölçü birimi sadece para oluyor. Yazar da böyle düşünüyor. Küçük Prens de gezdiği gezenlerden ayrıldığında şöyle diyor: ''Ah şu yetişkinler, gerçekten çok çok tuhaf
oluyorlar.'' Evet, bizler gerçekten de çok tuhafız.
''İnsanların arasında da yalnızdır
insan. Arada pek fark yoktur.''
Küçük Prens'in en belirgin özelliği kendisine sorulan
sorulara karşılık, kendisinin soru yöneltmesi ve cevabını almadan da soruları
tekrar etmesi. Kendi gezegeni Astroid B-612'de çok sevdiği ama çok da iyi
anlaşamadığı gülünden sürekli bahsediyor. Bir çok kişiye göre kitapta bahsi
geçen gül aslında yazar Saint-Exupéry'in eşi Consuelo'dur. Kitabı
okuduğumda bu teori bana da mantıklı gelmedi değil. Consuelo'nun yazara The
Little Mermaid hikayesini okumuş ve yazarın bundan ilham kaynağı aldığının
söylendiğini de birkaç makalede okumuştum. Gül, Küçük Prens'i sevmesine rağmen ona ihtiyacı olmadığını iddia ettiğinde aslında incindiği için böyle davranıyordu. Ancak Küçük Prens onu terk etti ve daha sonra ona benzer bir çok çiçek ile karşılaştığından aslında onun kendisi için tek olduğunu anladı.
Sevgi demek, emek demek....
Sevgi demek, emek demek....
''Gülünü senin için önemli kılan, senin onun için
harcadığın zamandır.''
Pilot'un çölün
ortasında 8 günlük kalan suyunu uçağını tamir etmek için kullandığı sırada
Küçük Prens ona gittiği gezegenlerde tanıştığı kimseleri anlatıp, koyunun
gülünü yememesini umduğunu söylüyordu. Bir çok fikir varken gül madem ki
Conseluo ise koyun kim oluyor diye düşünmeden edemedim... İlla birinin olmasına
gerek yok elbet ama bence ortada bir fikir varsa bin fikir de vardır. İnsan
düşündükçe çok başka olayları oluşturabilir kafasında. Küçük Prens'in hikayesi
de buna çok müsait. Mesela Küçük Prens gezegeninden kuşlarla yarıldı fakat neden tekrar onlarla dönemedi diye iç geçiriyorum... Bahsedilen gezegenler aslında farklı huyları taşıyan birer
bireye ait. Aslında her bir gezegen farklı kişiliği olan bir insanı temsil
ediyor.
Gittiği her gezegende sadece bir kişiyle
karşılaşmasının ardında da bir anlam var. Aslında karşılaştığı bu kişiler,
edindikleri tutkularından, yaşam anlayışlarından ötürü sadece kendilerini avuttuklarından yalnızlığa
mahkum olduklarının vurgusuna değinilmiş. Boş bir otorite tutkusu, kendini beğenmişlik ve kibir, saplantı, amaçsız
sahip olma ve zenginlik tutkusu, yargılamadan, sormadan emir yerine getirme ve
son olarak seçkinciliği görür ve elbette altı gezegenin hiçbirinden mutlu
ayrılmaz. Yedinci gezegen Dünya'da yüzü güler. Kral, İş Adamı, Sanatçı, Sarhoş,
Fenerci, Coğrafyacı ve son olarak dostlar edindiği Dünya. Kısacası ömür su gibi akıp gidiyor...
Tilki ile karşılaştığında ise eğlenmenin bir yolunu buluyor ve dost edinmenin yanı sıra birkaç şey öğreniyor. Ondan ayrılmak zor olsa da öğrendiği sırrı unutmuyor. Küçük Prens kendi gezegenine gitmeye karar verdiğinde bedenini de ardında bırakmaya razı geliyordu. Pilot, ''Seni bırakmam.'' dedi. ''Bırakılmış bir eski kabuk olacak kalıbım. Eski deniz kabuklarına acınmaz ki.'' Ama korkuyordu işte... Korkusuna rağmen çiçeğini düşündü bizim Küçük Prens...
Bazen çok sevdiğimiz birinin gitmesine izin vermemiz gerekir...
Tilki ile karşılaştığında ise eğlenmenin bir yolunu buluyor ve dost edinmenin yanı sıra birkaç şey öğreniyor. Ondan ayrılmak zor olsa da öğrendiği sırrı unutmuyor. Küçük Prens kendi gezegenine gitmeye karar verdiğinde bedenini de ardında bırakmaya razı geliyordu. Pilot, ''Seni bırakmam.'' dedi. ''Bırakılmış bir eski kabuk olacak kalıbım. Eski deniz kabuklarına acınmaz ki.'' Ama korkuyordu işte... Korkusuna rağmen çiçeğini düşündü bizim Küçük Prens...
Bazen çok sevdiğimiz birinin gitmesine izin vermemiz gerekir...
''Hoşça git.'' dedi tilki. ''Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.'' Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: ''Gerçeğin mayası gözle görülmez.''
Kitaptan Sevdiğim Alıntılar
''Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım.''
''İnsan herkes verebileceklerini istemeli.
Bir otoritenin kabul görmesi mantıklı olmasına bağlıdır.''
''Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir.
Sahibi olmayan bir ada bulursan, o da senindir. Bir buluş yaparsan pantentini
alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak kimsenin aklına
gelmedi, yıldızlar benimdir.''
''Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan daha
güçtür.
Kendini yargılayabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.''
“Yıldızlardan birinde ben yaşıyor olacağım… Ben gülüyor
olacağım bir tanesinde... Ve
geceleyin gökyüzüne baktığında, bütün yıldızlar
gülüyor gibi olacak…”
“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki.
“İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır
alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları
yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin
öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye
başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve
üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim. Ama günün herhangi bir
vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. İnsanın
gelenekleri olmalıdır.”
''İnsanlar hayal etmekten yoksundurlar. Onlar sadece
kendilerine söylenenleri tekrar edip dururlar.''
''İnsanların artık hiçbir şeyi anlamaya vakitleri yok. Onlar
her şeyi tüccarlardan satın alıyor. Ama dost satan tüccar olmadığı için artık
insanların dostları yok.''
''Kendini beğenmişler övgülerden başka hiçbir şey duymazlar.''
''Çölü güzelleştiren bir yerlerde bir kuyu saklıyor olmasıdır.''
''Sadece çocuklar ne aradıklarını biliyorlar.''
''Büyüklerin hepsi birer çocuktu.''
''Hiç kimsede olmayan yıldızlara sahip ol.''
Küçük
Prens ile ilgili diğer ayrıntılar...
Das Kapitalden sonra en çok dil ve lehçeye çevrilen
üçüncü kitap olmuş. Öyle ki, bir hapishanede mahkumların kendi kendine oluşturduğu bir lehçede bile basılmış kitap. 140 milyondan fazla kopya satmıştır. Kitaptaki çizimler
otel odasında yazarın kendi yaptığı suluboya çizimleri. Kitap 1943 yılında
ABD'de İngilizce ve Fransızca olarak basılmıştır. Yazar, ana vatanı olan
Fransa'da basıldığını ise görememiştir. Türkiye'de ilk defa Mavibulut
yayıncılık tarafından basılmış daha sonra telif hakkının da serbest
bırakılmasından ötürü 204 yayınevi tarafından basılmıştır. Tiyatro, müzikal ve
şarkılara ilham olup, sinmaya birden fazla kez uyarlanmıştır. Türkiye'de ise
geçtiğimiz aylarda Ferman Akgül ve Burak Kut'un Pilotu canlandırdığı Küçük
Prens müzikal gösterileri düzenlendi. Yazar eseri, hiçbir çocuğun kendisine
kırgın olmamasını dileyerek Leon Werth'in küçüklüğüne adamıştır. Eser'le ilgili
bir de tartışma var ki, 100 Temel Eser arasından çıkarılması boyutuna ulaşmış.
Yazar, kitapta bir Türk Diktatör'den bahsediyor ve
söylenene göre bahsi geçen diktatör Atatürk. Bu yüzden kitapların çevirileri o
kısımlarda özgün değil. Benimkinde Önder, diğerlerinde Lider tarzı terimler
kullanılmış. Bir Türk Gök Bilimcisinin 1909 yılında Astroid-B612'yi keşfetmesi
ve bunun üzerine Uluslararası Gök Bilimciler Kurultayına başvuru yaptığı yazıyor kitapta. Ancak başında
fes, üstünde şalvar olduğundan kaile bile alınmamış. Aslında buradan
kendileriyle çok övünen Avrupalıların ne kadar dar görüşlü bir yapıya sahip
oldukları da ortada. Ben yazarın Atatürk'e diktatör derken ne demek istediği
konusunda kesinkes konuşmak istemiyorum. Belki de kulaktan dolma bilgilerle
gelişigüzel yazmıştır, belki de tamamen uydurmacadır. Kendi kişisel görüşü de
olsa bir şey diyemem. Kendi ülkemin insanı olsa büyük olay olur tabi orası
ayrı. Nihayetinde 1925 yılında Şapka Kanunu, 1934 yılında ise Kılık Kıyafet Kanunu çıkartılmıştı. Ama kitapya bahsi geçen tarih 1920 yılı olduğundan tartışmalar devam ediyor. Eser 2005 yılında 100 Temel Eser arasından çıkarılmış ancak sonradan
tekrar eklenmiş. Ahmet Muhip Dıranas, Cemal Süreya, Tomris Uyar, Selim İleri
gibi önemli edebiyat isimleri tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir. Japonya'da bir
Küçük Prens müzesi, Güney Kore'de ise Küçük Prens temalı bir köy vardır. Barcelona'da
ise heykel bulunmaktadır.
Gökyüzüne bakın ve sorun kendi kendinize: Evet mi, hayır mı? Fil mi, şapka mı? Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi? Bakın nasıl her
şey değişecek...
Gifler alıntıdır.
Açıklayıcı bir anlatım olmuş.Büyük küçük herkesin okuması gereken bir kitap.Kitaptaki çizimler yazara ait ve çok orijinal:)
YanıtlaSilYazar sonradan hatırlayabildiğim kadarıyla çizdim demiş. Ama bence çok güzel görünüyor. Teşekkür ederim. :)
SilYazarın bir pilot olması ve uçağının arızalanmasının böyle bir hikayeye sebep olması ilginç gerçekten:)
SilYazar böyle bir hikayeyi oluşturacak güzel bir macera yaşamış olmalı o 4 gün içinde. :) Ben gerçekten Küçük Prens ile karşılaştığını varsayıyorum. :)
SilOlabilir ya da çölde sıkıntıdan hayal kurarak bir kitap yazmıştır belki:)
SilKitap her şeyi düşündürmeye çok müsait. Her şey olabilir. :)
SilBu kitabı bende aldım fakat daha ben okumadan mahalleden, 6. sınıfa giden bir komşunun kızı istedi. Bende ona verdim o okusun inşallah bende okuyacağım. Çünkü bu kitabı her yerde görüyorum ve çok merak ediyorum.
YanıtlaSilKitap yorumun için teşekkür ederim. Çok güzel yorumlamışsın.
Teşekkürler Gökhan abi. Mutlaka okumalısın. Tekrar tekrar okunulası bir kitap. :)
SilÇok güzel bir hikayedir. Arada bir tekrar okunmasi gereken kitaplardan.
YanıtlaSilAynen katılıyorum Derya abla. :)
SilNetten kitap alışverişi yaptığım bir seferinde gayet uygun fiyata olduğunu görünce hediye etmek için fazla fazla aldığım kitap....
YanıtlaSilHediye etmek için en güzel kitap seçimi bence de ve bir de Şeker Portakalı var. :)
SilOnu da okudum. İkinci kitabı Güneşi Uyandıralım da güzeldir. Ama serinin üçüncü kitabını bir türlü bulamadım....
SilÜçüncü kitabı Delifişek olması lazım. Geçenlerde araştırırken gördüm. kitapyurdu.com ve bkm.com sitelerine bakın bu iki sitede vardı seri halinde. :) Bende sipariş vereceğim.
SilÇok güzel ve detaylı anlatmışsın. Kalemine sağlık. Gerçekten de hakkını vermişsin. Alıntı kısımları da çok beğendim canım :) Emek vermişsin. Emeğine sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim canım, çok mutlu oldum. :))
Silküçük prens'i yorumlamak gerçekten çok zor. bana yorumla desen yorumlayamam.. ama sen müthiş bir derleme yapmışsın. tebrik ediyorum seni :)
YanıtlaSilgeri dönmene çok sevindim. hoşgeldin. :)
Canım Simurg'um benim :* Çok teşekkür ederim, hoşbulduk! :))
SilÖncelikle böyle gifli anlatımlara bayılıyorum. Küçük prenste çok anlamlı ve dokunaklı ayrıntılar varmış gerçekten.
YanıtlaSilHem de fazlasıyla dokunaklıydı... :)
SilHerhalde şimdiye kadar okuduğum en güzel ve ayrıntılı Küçük Prens inceleme yazısıydı :) Eline sağlık :)
YanıtlaSilKüçük Prens'in Dünya'dan ancak ölümle ayrılabileceği için öldüğünü de düşünebiliriz çünkü buradan başka çıkış yolu yok ama durum Küçük Prens'in gezegeni ve gezdiği diğer gezegenler için aynı olmasa gerek çünkü oralardan kuşlarla ayrılabilmişti.
Bunu duyduğuma inan çok sevindim, teşekkür ederim canım benim. :)) Evet bende o noktadan çok takıldım. Diğer gezegenlerde kuşlarla dolaşabilip, Dünya'ya indiğinde ölümle ayrılması gerektiği konusu kafamı hala kurcalıyor. Orada da kesin sağlam bir anlam var. :)
SilEminim ki vardır ama tabii aklıma bir fikir gelmiyor ne anlamı olabileceği hakkında :D
SilDünya'ya gelen ölmeden gidemez gibi basit fikir geliyor benimde aklıma ama insan düşününce çok şey bulabilir. :D
SilYavruuuuuu ya küçük piyemssss 🙈 Ben alıcaktım bak bir türlü kitapçıya gittiğimde aklıma gelmedi telefona kaydettim alınacaklara gittiğimde hemen alıcam 😊 Gifler o kadar güzel olmuş ki okurken keyif alıyor insan :) 140 milyondan fazla kopya satmış diyince ben bir şok valla bak
YanıtlaSilAynen yavru bende çok şaşırdım ve hatta düşünsene mahkumların kendi kendine uydurduğu bir lehçede bile basılmış bir kitap. :D Mutlaka alıp okumalısın, hatta önceliğin bu kitap olsun! :*
SilBaş ucu kitabım :) Harika anlatmışsın İlknur'um kalemine sağlık.
YanıtlaSilBenimde baş ucu kitaplarımdan oldu. :)) Teşekkürler Gökçe ablam. :*
SilCanım benim, sen bu kitabın en iyi çevirisini okumuşsun. Hiç bir Küçük Prens çevirisi, Cemal Süreya'nınkinin tadını vermez. Çok içten ve güzel anlatmışsın. Ellerine sağlık :)
YanıtlaSilBlana ablam, kitapçıda bir kaç tane daha farklı çevirmen gördüm ama Cemal Süreya ve Tomris Uyar ismini görünce hiç düşünmeye bile gerek yok dedim. :)) Çok teşekkür ederim. :*
SilAy canım iyi ki hatırlattın kitabı var ya. Ne zamandır aklımda fırsat bulamıyordum. Sevgiler goccaman ❤
YanıtlaSilBende herkeste görüyordum ve dedim artık yeniden okuyayım. :) Sevgiler canım.. ❤
Silen sevdiğim iki üç kitap arasındaaa. sen de doktora tezi gibi yazmışsıın :)
YanıtlaSilAhahah :D Kitap yorumlamalarını kısa kesemiyorum ben, özellikle çok sevdiğim bir kitap olduysa aklımdan geçen her şeyi yazıyorum. :)
Silİlknur sen anlattıkça ben tekrar tekrar canlandırdım Küçük Prensi içim de. Gerçekten de çocuklardan daha çok büyüklerin okuması gereken bir kitap. Çocuklar da okumalı ama anlayabilecekleri yaşa geldiklerinde. Ben filminide izledim. Sinema salonuna girdiğim de çocuklar dan daha heyecanlıydım. Bence her evde mutlaka bulunması gereken baş ucu bir kitap. Ve yılda birkaç kez okunması gereken bir kitap. Anlatımın çok güzel yazar hakkında bu kadar derin bilgiye sahip değildim mesela. Sayen de çok şey öğrendim. Teşekkürler sevgilerimle 😊
YanıtlaSilZehra abla animasyon filmini bende izledim. O kadar güzeldi ki... Kitap ve filmde ağlamışımdır bile. :)) Katılıyorum mutlaka bir kaç defa okunmalı. Çok teşekkür ederim, beğendiysen ne mutlu bana. ❤
SilBir türlü fırsat bulup da okuyamadığım kitap kendimi nerelere vursam acaba.. İlk fırsatta alacağım, mutlaka ve mutlaka.. Ama yazı şahane, gerçekten özel bir anlatım olmuş. Ellerine, emeğine sağlık hatun :)
YanıtlaSilHatunumm benim sende fırsat bulunca okursun ❤ Çok teşekkür ederim, çok mutlu ettin beni. :* :* Ama dediğin gibi mutlaka okumalısın... :))
SilKüçük Prensi ben de çok severim, anlatması gerçekten zor, hislere dayanan bir kitap bence. Ama sen çok güzel altından kalkmışsın :)) Ellerine sağlık :))
YanıtlaSilÇok mutlu oldum canım. ^^) Çok teşekkür ederim. :))
SilVay vay vay ne kadar temiz detaylı açıklayıcı bir yorum. En sondaki bilgiler de süper İlknurcuğum. Eline emeğine sağlık. Ödevi olan gelsin buradan araştırıp gitsin o denli ;) Mutlu haftalar tatlım <3
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Derya ablacığım. :* :* Mutlu haftalar diliyorum bende. <3
SilMerhaba, kitabı çok güzel yorumlaşmışsınız. Okuma isteği uyandırıyor, kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, okumalısınız! :)
SilOkuduğum en doyurucu kitap incelemelerinden birisiydi. Yazının kendi içindeki kurgusu, verdiğin bilgiler, anlatım şekli her şeyiyle çok başarılı buldum. Eline sağlık. Küçük Prens gerçekten çok farklı bir kitap, elimizde olandan bu kadar çıkarım sağlıyorsak, 1000 sayfalık kitapta durum ne olurdu kim bilir? Defalarca okunacak, her okunduğunda farklı çıkarımlarda bulunulabilecek bir kitap, yazdığın yazı bunu ortaya koyuyor. Gerçekten çok keyif aldım okurken. Kitap okunmakla bitmiyor, bunun bir öncesi ve sonrası da var. Hakkını vermişsin bu anlamda. Teşekkürler. :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Serhat. :) Aynen katılıyorum kitap farklı çıkarımlar oluşturmaya çok müsait. Zaten o yüzden 1000 sayfalık halini düşünemiyorum. Öyle ki 112 sayfa kitabı bu yazı içerisinde daha fazla fikirle sunardım ama malum çok uzun olunca da kimse okumak istemez bu kadarı kafi dedim. :))
Silçook beyendim kaleminize sağlık birkaç beyendiğim yazılardan aldım.
YanıtlaSilTeşekkür ederim, elbette. :)
SilEfsanemiz Küçük Prensle tanışman harika olmuş, bizi de keyfe doldurmuşsun ;) Ne güzel alıntılar ve yazı İlknurcum! Bizim gibi küçük olan her şeyi seviyoruz değil mi :D
YanıtlaSilKesinlikle tekrar tekrar okunmalı! ;)
Eline sağlık,
kısa bir merhaba sana ;)
Hoşgeldin Dağınık Anne :D
SilHayran kaldım! :D Bayılıyorum hemde biraz unutunca açıp tekrar okuyacağım. ^^
Teşekkür ederim çokk <3 :*
Ben de bu kitabı okumak için geç kalanlardanım aslında ama erken okusaymışım da şu an anladıklarımı anlayamazmışım. Yazın çok hoş ve ayrıntılı olmuş kalemine sağlık :)
YanıtlaSilİlk gençlik zamanlarımda iken okuduğumu biliyorum ama o zamanlar benim için sıradan bir çocuk kitabıydı. Şimdi okununca daha iyi anlıyor insan hikayenin içeriğini. :)) Çok teşekkür ederim. :)
Silçok hoş bir kitaba benziyor canım benm :) kalemine sağlık
YanıtlaSilÇok güzel evet canım teşekkür ederim. :)
SilKatılıyorum, teşekkür ederim. :))
YanıtlaSilBu kitabı hala nasıl okumadım anlamıyorum çok ince ve çok güzel anlatmışssın ellerine sağlık ilk fırsatta okuyacağım :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. :)) Oku mutlaka. ^^
Sil