Yazar: Stefan Zweıg
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Basım: 2012
Sayfa Sayısı: 62
Selam minna-san! :) Bugün size ''Bilinmeyen Bir Kadının
Mektubu'' kitap yorumuyla döndüm. Maalesef yine belli bir aradan sonra dönüş
yapmak zorunda kaldım. :/ Ah bu hayat neden bu kadar yorucu olmak zorunda
ki...
Konusu:
Ünlü yazar R, 41. yaş gününde posta kutusunda ismi ve
göndereni belli olmayan bir mektup alır. Merak eder ve okumaya başlar. Mektup
''Sana, beni hiç tanımamış olan sana.'' diye başlar. Yazar R, bu mektupla
birlikte hiç farkında olmadığı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
''O andan başlayarak seni sevdim. Biliyorum, kadınlar bu
kelimeyi sana, senin gibi hep şımartılan bir erkeğe çok sık söylemişlerdir.
Fakat inan bana, seni kimse o kız kadar, yani benim kadar, olduğum ve senin
için hep öyle kalan ben kadar köle gibi ve bir köpeğin sadakatiyle kendini
adayarak sevmedi, çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklarda ki bir çocuğun fark
edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz; çünkü bu sevgi, yetişkin bir kadının tutkulu ve bilinçaltında hep talep eden
aşkının hiçbir zaman olamayacağı kadar umarsız, kendini karşısındakine hizmet etmeye adayan, boyun
eğen, hep pusuda yatan ve tutkuyla yoğrulmuş bir sevgidir.''
Yorumum:
Kitap, 62 sayfa boyunca bir kadının ağzından anlatılıyor.
Yıllar boyunca içinde tuttuğu platonik aşkına artık itiraf vakti geldiğindeyse
bunu kendince sebeplerle gizli tutarak, isimsiz bir mektup yazmayı tercih
ediyor. Stefan Zweıg erkek bir yazar olarak, karşı cinsin duygusunu o kadar
güzel anlatmış ki hayran kalmamak elde değil. Kitabı okurken gerçek bir yaşam
mı yoksa sadece bir hikaye mi bilemedim ama çok etkilendiğim bir gerçek.
“Fakat sen kimsin ki benim için? Sen, beni asla, asla
tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir
taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz
bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?”
Kitabı okumaya başlamadan önce bir çok kişinin elinde
gördüğümden önce bir ön yargıyla okumaya başlasam da kitap beni aldı götürdü
diyebilirim. Bilinmeyen bu kadının içinde yaşam verdiği çeşitli duygular ve
aşkın birleşmesiyle nitelikli bir psikolojik aşık olduğunu da çözdüm. Kitap
boyunca bir kaç kez karşılaşmalarına rağmen, Yazar R'nin her defasında bu
kadını tanımaması sinir bozucu olsa da, kadının onun kendisini tanımadığı halde
bu karşılıksız aşkta diretip, kendi hayatının iplerini bir boşluğa bırakmasına
daha bir sinir oldum diyebilirim. Kitabı ve bana hissettirdiklerini ne kadar
seversem seveyim bir o kadarda sinirlendim.
''Ben, bütün o zaman boyunca yalnızca sende yaşadım.''
Kitap anlatımı, içselliği ve o naif aşkın bu kadar ince
sözlerle harmanlanmasıyla bütün övgüleri kesinlikle hak ediyor. Fakat bir nokta
da bu kitapta psikolojik bir savaş var. Düşünün ki, bir kadının hayatı sadece
bir adamdan ibaret olsun. Bu kadın yaşamı boyunca sadece onu düşünüyor ve
yaptığı her şeyden ya da hayattan ne kadar zevk aldığı meçhul. Bana bir noktada
aşktan çok takıntılı bir hastalık gibi geldiğini saklamak istemiyorum. Bir
hayat tek bir aşkın uğruna heba olmamalıydı ve bu kadın sadece unutmayı tercih
etmeliydi diyorum.Tüm yaşamı boyunca o saçma sıkıntılara göğüs gereceğine,
çıkıp karşısına işte böyle böyle demeliydi. Bu noktada bilinmeyen kadına çok
kızgınım. Tüm hayatını aşk denilen bir duygunun içine hapsederek ve tek kelime
etmeden korkakça bir köşede kendini düşürebileceği en alçak şekilde yaşamayı
tercih ettiği ve aşkını da yine sessiz sedasız itiraf ettiği için.
''Biliyorum ondan sonra yine yalnız olacağım. Ve insanların
arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.''
Yine de kitabın bana vermiş olduğu duygusal tavır sebebiyle
beğendiğimi de söylemeden geçemeyeceğim. Önereceğim kitapların içinde kesinlikle
yer alır. Ancak şahsi düşüncem bilinmeyen kadını hem sevdiğim hem de kızgın
olduğum yönünde. Bence biraz daha cesaretli olmalıydı ve yüz yüze konuşarak
bazı cevaplar almalıydı. Ya da bu aşk denilen takıntıdan kendini kurtarmalı ve
başka şekilde bir hayat sürmeliydi... Yapmamış olması çok acı ve en büyük
eksikliğim oldu.
Kitap hakkında ki düşüncelerim bunlar. Aslında bana kalsa bu
kadar değil, uzun uzun yazarım ama sizi de sıkmak istemiyorum. Hala
okumadıysanız bu kitaba hemen bir şans verin derim. Ben yazarın diğer
kitaplarını da kesinlikle okuyacağım. Favori yazarlarımdan biri
oldu. Çünkü karşılıksız bir aşkı bu kadar naif bir şekilde yazılara
aktarabilmek ve üstelik bunu bir kadının ağzından anlatmak herkesin
yapabileceği bir şey değil. Kitap zaten çok kısa ve bir çırpıda okunuyor.
Sadece yarım saatinizi ayırmanız bile yeterli. Son olarak mutlaka... okuyun...
Arka Kapak Yazısı:
Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer
Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme
aldı.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece
uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu
erkek için kaleme aldığı bu mektubun “gönderen”inin adı yoktur. Mektubun
başında tek bir hitap vardır: “Sana, beni asla tanımamış olan sana”. Kadın
büyük tutkusunu hep bir “bilinmeyen” olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır,
bu aşk öyküsünde “taraflar” değil, sadece tek bir “taraf” vardır. Böylesine,
gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan
psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni
yolculuğun sonunda “mutlak aşk” kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına
varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!
Stefan Sweig Hakkında:
20 Ekim 1881'de Viyana'da doğdu 1920-1928 yılları arasında
yazdığı Üç Büyük Usta, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Kendileriyle
Savaşanlar, büyük ses getirdi. Hayatı boyunca her tür resmi ödülü reddeden
Zweıg, 1940 yılında bir konferans için Güney Amerka'ya gitti ve hayatını orada
sürdürdü. Zweıg, 23 Şubat 1942 yılında ikinci eşi Lotte ile birlikte, savaşın
neden olduğu derin bir umutsuzluk duygusuyla, yarattığı bir çok roman kahramanı
gibi ölümü seçti.
Geçen bir blogda daha denk geldim bu kitaba. Yazarın 2 kitabını okumuştum, bunu da okumak istiyorum
YanıtlaSilBu kitaba ek olarak Santranç kitabını da okuyacağım. Umarım onu beğenirim. Bu kitapta değişik duygular içine girdim.
SilEn kısa zamanda okuyacağım.:) Karşılıksız backlink kazan,hitini arttır.Çekilişe seni de davet ediyorum:)>>>> http://muhendisokur.blogspot.com.tr/2016/08/cekilis-var-1-ay-sureyle-5-siteye.html
YanıtlaSilGeç kalmadıysam bakacağım, teşekkürler. :)
SilZweig'ın kalemine bayılıyorum ben. Her ne kadar aşk hastalıklı olsa da öyle güzel kaleme almıştı ki bitirmeden başından kalkamamıştım. :)
YanıtlaSilBen ne yazık ki ara vermek zorunda kaldım kitaba. :D Normalde bir oturuştu okunacak bir kitap ama karaktere sinirlendiğimden olsa gerek ara verip öyle okudum. :)
SilIlknurcum nerelerdesin yahu? Ben de daha dün bu kiz ortada yok bir ugrayayim diyordum 😊
YanıtlaSilDerya ablacığımmm :* Buralardayım ama yine hayatın bahanesinden çok sık uğrayamaz oldum. <3 :))
SilYazarın iki kitabını okudum ama aradığımı bulamadım. Herkes severken, ben niye böyle hissediyorum bilmiyorum. :D
YanıtlaSilSeninle ben aynıyız kitapdaşım :D Hadi gel sarılalım :D
SilStefan Zweig her zaman hayranlık beslediğim bir yazar. Bu kitabında ise gerçekten bir kadın gibi hissederek o satırları yazması beni çok etkilemişti. Şimdi olağanüstü gece adlı kitabına başladım. Onun da yazım dili gerçekten çok sürükleyici. Tavsiye ederim.
YanıtlaSilSöz konusu Zweig olunca beğenmemek pek mümkün olmuyor ama eleştirdiğim yanları da çok oluyor. Diğer kitaplarını da okuyacağım mutlaka. :)
Silbu kitabı çok seviyooom :)
YanıtlaSilBende yakın bir dönemde okudum. Hem kadının takıntı derecesindeki tutkusuna kızdım hemde yazarın kalemine hayran kaldım. Ne yaman celişki :)
YanıtlaSilYazarın okuduğum ilk kitabı idi bu kitabın ardından satranç ve amok kuşucusunu okudum.
İkisini de tavsiye ederim.
Yazarın bütün kitaplarını okuyacağım. Sizinle aynı fikirdeyim. Kitap bizi bayağı çelişkide bırakıyor. :)
SilBu benim Stefan Zweig'den okuduğum ilk kitaptı. Ve çok beğendim. Okurken Bay R'yi oldukça kıskandığımı belirtmek isterim.
YanıtlaSilNeyse, sizi yeni keşfettim ve blogger takip eklentisinden takip etmeye başladım. Bloğuma beklerim...
Aşağıya bir kaç link bırakıyorum...
Ben kimim ?
Kitaplarım
Filmler
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Kitap Yorumum
Bu arada bloğunu tıpkı bir radyo istasyonu gibi kullandım bu yorumu yazarken... Ben yorumu yazana kadar o kadar çok güzel şeyler çaldı ki, bu playlist'i benimle paylaşmak zorundasın :)
Blogunuzu mutlaka ziyaret edeceğim ve elbette müzikleri paylaşırım. :) Bende sizi takipte olacağım. Teşekkürler... :)
SilBir erkeğin bir kadının ağzından aşkı bu kadar naif anlatabilmesi gerçekten çok güzeldi. Benim içinde öyle. :)
YanıtlaSil